23 Nisan 2011 Cumartesi

Seyahatler... Biriktirirken hafiflemektir...

5. gün: 28 Aralık 2010

Paris'e ilk ziyaretim olduğundan bazı klasikleri mutlaka denemeliyim. Özellikle bugün de Paris'teki ilk yalnız günüm ve ben güzel bir seçimle başlıyorum:


Cafe de Flore
172 Boulevard Saint Germain
75006 Paris
Cafe de Flore ile randevunuzda kendinizi oldukça rahat hissedebilirsiniz. Çünkü çok klasik ve rahat bir ortam. Size pahalı bir yere gelmişsiniz hissi vermiyor ama her detayda Cafe de Flore logosunun olması buranın gerçekten de kendi standartlarında bir marka olduğu hissini kesinlikle veriyor.
Cafe'nin önünde camekanlı bir bölümde en köşedeki masadan kalkanları gözüme kestiriyorum ve hemen masayı kapıyorum. Hem caddeyi hem de içeriyi izleyebileceğim bir açıdayım. Bu arada küçük bir detay vereyim; boş bulduğunuz yere oturabilirsiniz çünkü garsonlar size yardım etmeyecek. Ama yanlış anlamayın bu ilgisizliklerinden değil, aksine sizi rahat hissettiren bir davranış. Ben de bu rahatlıkla menüyü alıp incelemeye başlıyorum...
Menü küçük bir hikaye kitabı gibi ve açtığınızda ilk sayfada J.P. Sartre'ın üçlemesinin adı ile karşılaşıyorsunuz. "Les chemins de la liberte" (The roads to freedom/ Özgürlüğe giden yollar) ; Sartre'ın 2. Dünya Savaşı ve Nazi istilasına cevaben ve yaşama bağlılığının bir göstergesi olarak yazdığı eser. Önceleri 4 kitap olarak planlanmış ama sadece 3'ü basılmış. Kitaplarının bir çoğunu bu cafede yazdığı bilinen Sartre'ın gerçekleri olağanüstü kurgularla yansıtmasını hep çok sevmişimdir. Özellikle "İş İşten Geçmeden" adlı kitabını tavsiye ederim. Zira ben iş işten geçtikten sonra okumuştum!!!


Yalnız başına kahvaltı ediyorsanız kahvaltının anlamı başka olur. Düşünceler, hayaller, yeni birşeyler keşfetme arzusu... Böyle durumlarda ya çok klasik bir kahvaltı tercih edersiniz yalnız hissetmemek için ya da çok yeni birşey denersiniz benim gibi, özgürlüğünüzü ilan etmek için.
Tabi ki bu kadar da anlam yüklemeden sadece iki lokma da yiyebilirsiniz.
Ben öneriler bölümünden şunu seçtim: "Fromage blanc avec coulis de fruits rouges..." fromage'ı peynir sandım, fruits rouge da kırmızı meyve... Sonra resimdeki yoğurt ve kırmızı meyve sosu geldi. Yoğurt biraz daha krema gibi ama kesinlikle ağır değil. Yanında tabi ki bir de cafe au lait (latte gibi bol sütlü kahve)  aldım. Kahvaltı güzel ama önümde uzun bir gün var. Yola devam etmek gerek...

Saint Germain'de yürüyüp kaç gündür keşfedemediğim ara sokaklarını gezmeye başladım.
Burada oturuyor olsaydım eminim hergün evime taze çiçekler almak isterdim.
Paris Çiçekçileri ; rengarenk,  resim gibi, ... 
Her birinin sanki bir hikayesi varmış gibi durup okumak istiyorsunuz... Durup bakakalıyorsunuz...
Fotoğraflıyorsunuz...
İşte seyahat etmenin en güzel yanlarından biri de sahiplenmemeyi öğreniyorsunuz. Bazı şeyler olduğu yerde daha güzel. Siz sadece anılarınıza birkaç kare ekleyip yanınıza alın yeter. Hayata fazla yük bindirmenin anlamı yok. Bu sefer mecazi anlamda söylemiyorum.
İşte herşeyi beğenip alıp götüremeyeceğiniz bir butik daha:

Serendipity (la boutique)
81-83 rue du Cherche-Midi 75006 Paris
e.mail : contact@serendipity.fr
tél : +33 (0)1 40 46 01 15

200m2 bir garajı alıp içine her telden tasarım birşeyler koyup güzel bir butiğe çevirmek zor bişey değil , ben de yaparım diyorsanız hadi buyurun!
Her dokunduğunuz eşyanın bu kadar basit olup da bu kadar özel olmasına anlam vermek zor geliyor.
Bir oyuncak bu kadar basit düşünülerek tasarlanmalı, ona sahip olacak çocuğun gözünden dünyayı görebilmelisiniz. (Basit düşünmek derken yanlış anlamayın , basit düşünmek daha da zordur çoğu zaman.)
Sonra eşyalar; büyüseniz de onlarla eğlenebileceğinizi unutturmamalı size... Çok anlam yüklemeden sevebilmelisiniz onları, hayatınızın bir parçası olabilmeli, vakti geldiğinde vazgeçebilmelisiniz de elbette, yerine yenilerini koyabilmeli! Az olmalı ama öz olmalı... Evde etrafınıza bakın, olmasa da olur dediğiniz eşyelerı düşünün. Sadece size iyi hissettiriyor diye bir yastığı tutabilirsiniz ama hiç kullanmadığınız bir vazo boşluk doldurmasın masanızda... 
Konudan uzaklaşmadan dükkana dönüyorum. Böyle dükkanların dezavantajı ise siz dükkanı gezerken hayallere dalıp başka yerlere gidebiliyorsunuz ama onlar orada satılmak için bulunuyorlar. Birileri gelip sadece ilham alsın diye değil.
Çok mu acımasız oldu yorumum? Ben bu dükkandan boş çıkarken biraz içim acıdı belki ondandır. 
Bütün gün birçok dükkan gezdim ama aklım geçen gün gördüğüm botlardaydı. O dükkanı bulmalıydım. Günlerdir düz ayakkabı ile kilometrelerce yol yürüdüm ve itiraf ediyorum topuklu ayakkabılarımı özledim. İnanması zor ama düz ayakkabılar bacaklarımı ağrıttı... Bir kadın heryerde kadındır. Birgün sahil kasabasına yerleşme hayallerimi değiştirmez bu , olmadı evin içinde giyerim topuklularımı.  Dükkanın Pompidou'dan Bastille'e giderken olduğunu hatırlıyorum. Hatta Pain de Sucre önünde uzun bir kuyruk vardı aynı sokakta... Hafıza işte böyle birşey, siz istediğinizde çıkabilsin diye bilinçaltında daha neleri saklar. Rue des Francs-Bourgeois...
Ayakkabı alışverişimi yaptıktan sonra artık daha rahat gezebilirim.
Fakat gözüme takılan "Sidney Carron" isimli tasarım takı dükkanı sanırım hafızama yer edecek cinsten... Bir yüzük beğendim vitrinde, ama dükkan kapalı, hadi hayırlısı!


Bakmayın kendimi biraz alışverişe kaptırdığıma , uzun sürmedi. Etrafı keşfetmeye devam ediyorum.

Birkaç gündür Paris sokaklarında belirli aralıklarla dizilmiş aynı model ve renkte yüzlerce bisikletin hikayesini merak ediyordum. Biraz araştırdım ama Paris'te yalnız geziyorsanız size cevap verecek pek sıcak kanlı Parisienne görmeniz mümkün olmuyor. Yine de araştırmacı gazateci ruhum ile birkaç şey öğrendim. Fransızca bisiklet anlamına gelen "Vélo" ve özgürlük anlamına gelen "Liberté” kelimelerinin birleşiminden oluşan VELIB ; Paris'in bisiklet kiralama sisteminin adı. Aslında bunun 2007'de başlatılan bir ulaşım projesi olduğunu sonradan öğreniyorum. Amaç trafiği %40'lara varacak şekilde azaltmakmış. Eminim hava bu kadar soğuk olmasaydı bunu geldiğim ilk gün keşfederdim. İlk yarım saatinin bedava olduğu bu sistemi kredi kartınızla kiralayabiliyorsunuz. Kiraladığınız bisikleti şehrin herhangi başka bir noktasına da bırakabiliyorsunuz. Daha detaylı bilgi almak için 2teker 'i mutlaka okuyun. 
Paris Dolmuşu'nu daha önce tanısaydım Aydın kesin bilgilendirirdi beni. Hatta bugün yeni otelime geçerken metro ile gitmememi tavsiye de ederdi eminim. Koca valizi metroda taşımak eziyet oldu. Tamam İstanbul'da hasret kaldığımız metro burada tüm şehri sarmalıyor olabilir ama herşey bir yere kadar. Aydın ile havaalanındaki bahtsız karşılaşmamızı saymazsak onunla daha iki gün sonra tanışacağız .
Yalnız gezdiğim bugünü basit ama güzel bir yemekle bitirmek istedim. Önceden listeme aldığım restoranlardan birini denedim.
Chez Flottes
2 Rue Cambon 75001 Paris

1 numaralı metro ile Tuileries durağında inip meşhur Tuleires bahçeleri solunuzda kalacak şekilde Rue de Rivoli üzerinden yürüyün. Sağınızda ise turistik hediyelik eşya dükkanlarını göreceksiniz.Sanırım sağdan üçüncü sokak Rue Cambon.  Eğer kendimi Flottes için şartlamış olmasam başka birçok seçenek aklımı çelebilirdi. Çünkü bu sokakta çok fazla restoran var.
Restoranın girişinde yiyeceğiniz deniz mahsülünü seçebilirsiniz. Bu birçok kişi için cazip gelebilir ama beni hep korkutmuştur. Bu konuda daha öğreneceğim çok şey var. Bu yüzden şimdilik önerilere göre yol almaya devam etmeliyim. Fransızca bilmemek işte bu noktada gerçekten canınızı sıkabilir. iletişim kuramadan yemek seçmek...
Neyseki şarap ve peynir seçebiliyorum. Bir de "fois gras" yı biliyorum.
Size bir tavsiye; 5 çeşitten oluşan deniz mahsülleri tabağını seçerken içinden en az birini severim diye düşünmeyin! Benim gibi hiçbirini yiyemeyebilirsiniz.
Ama neyseki ekmek ve tereyağı getiriyorlar sofraya. Zeytinyağına alışık biri olarak tatilde olmanın keyfini çıkarıyorum. Sonra bir kadeh Sauterns ile fois gras ve bir kadeh de Bordeaux ile Sainte-Nectaire, Gorgonzola ve Camambert çok çok güzel geldi.
Bugüne dair sizinle paylaşabileceklerim bu kadar ama biraz daha fazlasını anı olarak kendime saklayacağım kesin...
Ne demiştim başlıkta; Seyehatler... Biriktirirken hafiflemektir! Anıları taşıyın ama sadece sizi rahatlatacak olanları...

 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder