9 Ağustos 2010 Pazartesi

Hamam yerine pazarda bayılanlar!

7 Ağustos Cumartesi sabahı geç uyanmanın cezasını 1,5lt su kaybederek ödedik. Caaanım Datça pazarında ruhumu teslim etmemize az kalmıştı ki alışveriş yapmanın dayanılmaz hafifliği ile kendimize geldik.
"Biz kadınlardan korkulur"u bir kez daha göstermiş olduk... Konumuz bir çeşit hayat bilgisi, herkesin kabullendiği bir hayat gerçeği:  Bir kadın alışveriş için nelerden vazgeçer! Biz bu sefer sağlığımızdan vazgeçmek üzere olduğumuzu geç de olsa anladık.
Ben her sene 1 haftalık Datça tatilimde cumartesi pazarına gelirim. Eğer tatilim 1 haftadan az sürecekse mutlaka cumartesiye denk gelsin isterim.
Ama bu sefer fena yakalandım. Sabah erken kalkamadım ama pazarımdan da vazgeçmedim. Tam öğle sıcağında Serbü ve Rukiş ile kendimizi pazarın ortasında buluverdik. Ben bu sıcağı biryerden hatırlıyorum. Evet evet! Maya'da spor sonrası girdiğim saunadan!
Kendimi kalabalığın içine attım demek isterdim ama bu sıcakta pazara gelen birkaç akıllıdan biri olduğumuzu belirtmek isterim. Tam bu sırada stratejik bir karar alıp daha hızlı hareket etmek için saatlerimizi kurup güney, doğu ve batı kanatlarına ayrıldık .
Ben önce Özkan'a gittim son moda peştemalleri görmeye... Diğer peştemal tezgahlarını da gezdikten sonra yine ona döndüm elbette... Aldığım ön bilgiye göre geçen hafta "oscar de la renta" peştemalleri varmış ama taze bitmiş :(
Bu sefer Özkan yok tezgahta. Ben seçtiğim peştemalleri kenara ayırıyorum çünkü pazarlığı Özkan ile yapmam gerek. Biraz oyalanıyorum, o sıra da birkaç turiste peştemal satıyorum. Turistler ya hemen de sahipleniyoruz ürünlerimizi. Sanki Özkan adına değil de tüm memleket adına anlatıyorum el emeğini göz nurunu! O sırada Özkan geliyor. 7 tane peştemal seçmişim ama her zamanki gibi tezgahtaki en pahalılarını bulmuşum. Hiç kaçırmam... 60TL diyor önce... 50TL olsun işte düz hesap diyorum. Yok valla abla ne kazanıyoruz ki... Tam o sırada %96 nem içinde alnımdan fışkıran ter gözlerimi yakıyor. Aman Allah'ım ne pazarlığı, insanlar bu sıcakta bütün gün burada satış yapacak,  ben ise 3 kuruşun hesabını... O sırada ben başka söz etmeden sevgili Özkan uzattığım 100TL nin üzerine 45TL veriyor ve işi bağlıyoruz.

Datça Pazarı diğer köy pazarlarından çok farklı olmasa da yıllardır yerleri değişmeyen tezgahları seviyorum. Serbü ve Rukiş ile tekrar buluşup okulun karşısındaki sokaktan girince ilk sağa dönerken sağ köşedeki peynircimiz Mehmet'in  iltifatları eşliğinde keçi peynirimizi tadıyoruz. Biraz da çökelek... Mehmet iltifatları sıralarken sevgili eşi nasıl da gülüyor. Belli ki Mehmet'in CRM yönetimi eşinin pek bir hoşuna gidiyor...

Tüm pazar serüvene 1 saat dayanabildik ama pazar çantamızı doldurduk: peştemaller, çeşitli otlar, peynir, sebze ve meyveler...

score board
peştemaller: 100 üzerinden 90- yeterli pazarlık yapılamadığı için 10 puan kestim.
çeşitli otlar: 100 üzerinden 20- bu saate ot mu kalır? kalanlar anca 20 puan eder...
1,5LT su kaybı: 100 üzerinden 100- toksinler gitti! Yaşasın ölmedik!

1 yorum:

  1. Okurken keyif aldığım bir peştemal içerikli blog girdisi olmuş, bundan sonra sitenizi takipte kalacağım. Tebrikler!

    YanıtlaSil