28 Ocak 2012 Cumartesi

Yeni İtalyan Komşumuz... PiPa


Nişantaşı son yılların en renkli ve hareketli günlerini yaşarken, mahallenin gösterişten uzak bir ara sokağına sade ve basit ismiyle gerçek bir İtalyan komşu geliveriyor. PiPa…
İstanbullular bu komşuyu sevmekle kalmıyor adeta bağırlarına basıyorlar ve buluşma noktası ilan ediveriyorlar.
Hem damak zevkine hem de görsellik anlayışına güvendiğim mahallelinin bir bildiği vardır elbete diyorum.
Kurucu ortaklarından biri aynı zamanda mutfak direktörü Napoli doğumlu, ödüllü şef Enzo Carbone olup, Concept Masters tecrübesi ile birleşince , bir de mekana mimar Mahmut Anlar’ın eli değince ortaya adının sadeliğinin tersine böyle iddialı bir mekan çıkmış. Keşfetmek için sabırsızlanıyorum.

Kapıdan içeri girdiğimizde paltonuzu vestiyere bırakıp bize eşlik eden hostesle dar bir koridora yöneliyoruz. Koridorun iki tarafına boylu boyunca yerleştirilmiş gösterişli  şarap kavında yüzlerce çeşit şaraba takılıyor gözlerim. O anda keyifli bir lezzet yolculuğunun kapılarını araladığımı anlıyorum.

Koridorun sonunda mekan bizi el yapımı olduğunu öğrendiğim İtalya’dan getirtilen pizza fırını ve usta bir şeffaflıkla gizlenmiş mutfak selamlıyor. Hemen mutfağın önünde yer alan yarımada şeklindeki barın önünden geçerek ana salona ilerlemekte biraz zorlanıyoruz. Çünkü yemek yemekte olan herkesin tabağına göz gezdirmeden geçemiyorum.

Kademeli olarak yerleştirilen masalar tüm mekana hakimiyet sağladığı için nereye oturduğunuzun pek bir önemi yok. Rezervasyon yaptırırken dert etmeyin.

Önceden dayanamayıp ödevimi çalıştığım için mönüyü hazırlarken en büyülü tatlara ulaşmak için zeytinyağını ve Buffalo mozzarellayı İtalya’dan getirdiklerini,  ayrıca el yapımı makarnalar , ekmekler ve organik sebzeler kullandıklarını biliyorum. Bir de porsiyonları büyük olduğu için masadaki herkesin farklı bir yemek seçmesi için ısrar ediyorum. Böylelikle masada bir lezzet şöleni yaşayabiliriz.
İlk defa gittiğim bir yerde garsondan tavsiye almayı severim. Burada da öyle yapıyorum ve başlangıçlardan “Izgara yeşil kuşkonmaz, Scamorza peyniri ve siyah Norcia truf mantarı” önermekte gerçekten çok haklı olduklarını söylemeliyim. Ana yemeklerden seçimi ise size bırakıyorum. Sadece yüreğinizin götürdüğü yere gidebilirsiniz. Çünkü her şey çok leziz.

Yemeği beklerken ortamın aydınlatması dikkatimi çekiyor. Mahmut Anlar’ın ışığı yönetmesini, gölgeler ve renklerle oynamasını hep çok beğenmişimdir. Bir röportajında okumuştum “Tekdüze olmayan bir aydınlatma, cazibe unsurunu da artırır.” Diyordu. İşte PiPa’da da bunu yaratmış.  Hem güzel yemek yiyebileceğiniz şık bir restorandasınız hem de bir şeyler içmek için uğrayıp, barda tanıdıklara rastlayıp sohbet edebileceğiniz bir bardasınız.

Ben bununla da kalmayıp mekanı gündüz gözüyle görmek istedim ve bir öğlen yemeğine gittim. Bu sefer ise farklı bir ışık oyunu ile karşılaştım. Tamamen cam ile kaplı olan mekanda gün ışığının keyfini çıkardım. Yazın bahçeye dönüşecek olması ayrı bir keyif olacaktır eminim.

Biz afiyetle yemeklerimizi yedik ve tatlı olarak da kendimizi “nutellalı pizza”  ile ödüllendirdik. Ödül ne için mi? Böyle keyifli bir mekanı keşfettiğimiz için!

Yeni komşu sizi yemeğe bekliyor, işte adresi…


Süleyman Nazif Sok.  No: 7/B Nişantaşı
Tel: 0212 225 74 72



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder